2026'nın kapılarını aralarken, Kıbrıs Cumhuriyeti Avrupa Birliği Konseyi Dönem Başkanlığı gibi kritik bir diplomatik göreve soyunmaya hazırlanıyor. Cumhurbaşkanı Nikos Hristodulidis'in "tamamen hazırız" açıklaması, adanın altı aylık bu önemli sürecin üstesinden geleceği yönünde bir umut ışığı. Bu dönemde Nicosia, özellikle savunma alanındaki kilit politika girişimlerini yönlendirecek ve bakanlar kurulu toplantılarına ev sahipliği yapacak. Konferans merkezindeki hazırlıklar tamamlanmış ve on dokuz somut teklif masaya yatırılmış olsa da, bu ağır sorumluluğun üstlenilmesi, özellikle Türkiye ile uzun süredir devam eden Kıbrıs sorunu gibi jeopolitik karmaşıklıkları da beraberinde getiriyor.
Dönüşümlü başkanlık, AB'nin kurumsal yapısının temel bir parçasıdır ve üye ülkelere önceliklerini ilerletme ve bloğun gündemini şekillendirme fırsatı sunar. Kıbrıs için bu başkanlık, Avrupa Birliği içindeki konumunu güçlendirmek adına hayati bir fırsat anlamına geliyor. Hükümet, sadece konferans tesislerini modernize etmekle kalmayıp, tüm 26 üye ülkeyle, Avrupa Komisyonu ve Avrupa Parlamentosu ile yoğun diplomatik temaslar yürüttü. Son Kiev ziyareti, Ukrayna'ya yönelik devam eden desteği ve bölgesel gelişmelerle ilgilenme konusundaki kararlılığını pekiştirdi.
Ancak, Kıbrıs sorununun gölgesi, adanın AB hedeflerinin üzerinde belirgin bir şekilde dolaşıyor. AB üyesi adayı Türkiye'nin blokla olan ilişkisi, adanın statüsüyle ayrılmaz bir bütünlük arz ediyor. Kıbrıs, Yunanistan ile birlikte, Türkiye'nin Avrupa Savunma Ajansı'na katılımını engellemek gibi, AB ile Türkiye arasındaki savunma işbirliğini derinleştirmeyi zorlaştıran pozisyonunu sürekli olarak kullanmıştır. Bu durum, hem NATO hem de AB içindeki yetkililerde, bu tür sürtüşmelerin kritik savunma girişimlerini baltalayabileceği endişesini doğuruyor.
Diplomatlar, bu durumun AB'nin 150 milyar Avroluk iddialı SAFE savunma tedarik programındaki ilerlemeyi tehlikeye atabileceği ve AB ile NATO arasındaki hayati koordinasyon çabalarını engelleyebileceği endişesini taşıyor. Uluslararası ilişkilerin karşılıklı doğası burada açıkça görülüyor; Türkiye, belirli savunma girişimlerinden dışlanmaya karşılık, NATO'nun Avrupa Savunma Ajansı ile gizli bilgileri paylaşma yeteneğini sınırlamıştır. Bu karmaşık eylem ve tepki ağı, Türk yetkililerin Kıbrıs'ın başkanlığı sırasında hem AB hem de NATO'da Türkiye'nin üyelikle ilgili ilerlemesinde bir yavaşlama öngörmesine yol açmıştır.
Kıbrıs ise, başkanlığını daha geniş Avrupa stratejik hedefleri için kullanmaya yönelik bir yol haritası çiziyor gibi görünüyor. Cumhurbaşkanı Hristodulidis, Türkiye ile bir aday ülke olarak diyalog kurmayı ve aynı zamanda AB Konseyi Başkanlığı'nın kurumsal rolünün tanınmasını bekleyen bir strateji ortaya koydu. Umut, ilişkilerde kademeli bir yumuşamanın teşvik edilmesi, belki de Türkiye'yi NATO'nun Barış İçin Ortaklık programına katılmaya teşvik ederek, AB-Türkiye işbirliğine yönelik itirazların aşamalı olarak hafifletilmesinin önünü açmak. Ancak, SAFE gibi programlara Türkiye'nin katılımı için AB üye devletlerinden oybirliğiyle onay alma gerekliliği, Atina ve Lefkoşa'nın kolay kolay taviz vermeyeceği göz önüne alındığında, aşılması zor bir engel olmaya devam ediyor. Nicosia bu diplomatik akıntılarla başa çıkmaya hazırlanırken, başkanlığının etkinliği şüphesiz sadece yasal başarılarıyla değil, aynı zamanda komşularıyla ve daha geniş Avrupa güvenlik mimarisiyle olan ilişkisini tanımlayan karmaşık jeopolitik gerçeklikleri yönetme becerisiyle de ölçülecektir.