**Rabat, Fas** – Eylül sonu ve Ekim başı Fas'ı kasıp kavuran protesto dalgası, devlet aleyhine ciddi iddialarla zirveye ulaştı. İnsan hakları örgütleri, gösteri katılımcılarına yönelik yaygın keyfi gözaltı, vahşi muamele ve adil olmayan yargılama süreçlerini gündeme getiriyor. Kamu sağlığı ve eğitimdeki yetersizlikleri protesto eden Gen Z gençliğinin, güvenlik güçlerinin sert müdahalesinin yükünü çektiği ve bu durumun uluslararası tepkilere yol açtığı bildiriliyor.
Fas İnsan Hakları Derneği (AMDH) ve Uluslararası Af Örgütü, devletin yeni filizlenen protesto hareketine verdiği tepkinin karanlık bir tablosunu çizen rahatsız edici bir dizi suiistimal iddiasını ortaya koydu. Raporlar, gösterilerle bağlantılı olarak yüzlerce kişinin gözaltına alındığını ve bazılarının iki aydan fazla polis nezaretinde tutulduğunu gösteriyor. Bu gözaltıların koşulları sıklıkla keyfi olarak tanımlanıyor; bir anne, 18 yaşındaki oğlunun organize bir protestodan çok uzakta, yerel bir lokantada yemek yerken alıkonulduğunu aktarıyor.
Polis tesislerindeki kötü muamele iddiaları ise özellikle yürek burkucu. Gözaltına alınanların "korkunç" fiziksel saldırılara maruz kaldığı, yiyecek ve sudan mahrum bırakıldığı ve bazı durumlarda dayağın etkisiyle dişlerini kaybetme gibi ciddi yaralanmalar yaşadığı belirtiliyor. AMDH Başkanı Souad Brahma tarafından detaylandırıldığı üzere, kadın protestoculardan da geri durulmamış; hakaret içeren ve cinsiyetçi söylemlerle, istenmeyen fiziksel temaslarla karşılaştıkları bildiriliyor. Bu anlatılar, temel insan onurunun ve hukukun üstünlüğünün korunmasında sistematik bir başarısızlığa işaret ediyor.
Baskının sadece gözaltıyla sınırlı kalmadığı anlaşılıyor. Agadir yakınlarındaki Lqliâa kasabasında 1 Ekim'deki bir gösteri, güvenlik güçlerinin müdahalesi sonucu üç kişinin hayatını kaybetmesiyle sonuçlandı. Ayrıca, olay sırasında aralarında reşit olmayanların da bulunduğu on dört kişinin daha silahla yaralandığı, yetkililerin ise göstericilerin bir polis karakolunu bastığı iddiasını eylemlerine gerekçe olarak sunduğu belirtiliyor. Yasal sonuçların ölçeği de endişe verici; 2.400'den fazla kişi şu anda yargılanıyor. Bunların önemli bir kısmının, gösterilere tamamen barışçıl katıldıkları iddialarına rağmen şiddet eylemleriyle suçlandığı bildiriliyor.
Yargı süreci de yoğun bir inceleme altında. İnsan hakları gözlemcileri, duruşmalar sırasında yasal temsilin olmamasını, iddia edilen suiistimallere ilişkin soruşturmaların yetersizliğini ve masumiyet karinesine genel bir saygısızlığı kınıyor. Bu durum, düzinelerce kişinin, Fas adalet sisteminin adalet ve tarafsızlığı hakkında ciddi endişelere yol açan, bazen 15 yıla varan uzun hapis cezaları almasına neden oldu.
Bu olaylar, Fas'ın ev sahipliği yapmaya hazırlandığı yaklaşan Afrika Uluslar Kupası öncesinde, hem ulusal hem de uluslararası ilginin yoğun olduğu bir zeminle yaşanıyor. Ülkenin ilerleme ve istikrar imajını yansıtma arzusu ile bu derin rahatsız edici insan hakları iddiaları arasındaki keskin çelişki, Fas hükümeti için önemli bir meydan okuma sunuyor. Yüzlerce kişinin, çocukların da dahil olduğu gözaltıların devam etmesi ve verilen uzun cezalar, ülkenin temel özgürlüklere ve insan haklarına olan bağlılığı üzerine uzun bir gölge düşürüyor.