**CENEVRE** – Birleşmiş Milletler İşkenceye Karşı Komite, İsrail cezaevlerindeki Filistinli tutuklulara yönelik ciddi kötü muamele, cinsel istismar ve dayak iddialarındaki artış karşısında derin bir endişe duyduğunu belirtti. Hak örgütlerinin "sistematik" olarak nitelendirdiği bu rahatsız edici raporların, Hamas'ın 7 Ekim'de İsrail'e yönelik saldırılarının ardından önemli ölçüde arttığı bildiriliyor.
İşkence Sözleşmesi'ne uyumu izlemekle görevli BM organı, suçlamaların geçen yılki militan grubun İsrail'e girişinin ardından "ciddi şekilde yoğunlaştığını" kaydetti. Komite, bu yoğunlaşmanın, "örgütlü ve yaygın işkence ve kötü muamelenin fiili devlet politikası" anlamına gelebilecek endişe verici bir davranış biçimine işaret ettiğini öne sürdü. Komitenin açıklaması, İsrail'in Filistinlilere yönelik gözaltı uygulamalarına yönelik uluslararası incelemenin önemli bir tırmanışını temsil ediyor.
En ürpertici anlatılardan biri, bu yılın ocak ayında tutuklanan 46 yaşındaki eski serbest gazeteci Sami el-Saei'ye ait. Yaz aylarında serbest bırakılmadan önce 16 ay idari gözaltında tutulan el-Saei, 13 Mart civarında veya o tarihte, İsrail'in kuzeyindeki Megiddo hapishanesindeki gardiyanların kendisine vahşice saldırdığını iddia ediyor. Elbisesinin kısmen çıkarıldığını ve bir copla cinsel saldırıya uğradığını öne sürüyor. El-Saei'nin tutuklanmasının, gazeteciler ile Hamas ve diğer silahlı grupların üyeleri arasında röportajlara aracılık ettiği iddiasıyla ilgili olduğu bildiriliyor.
Bu endişeleri daha da artıran bir diğer gelişme ise İsrail askeri gözaltı merkezinden sızan CCTV görüntülerinin dolaşımı. Görüntülerin, Gazze'den bir Filistinlinin gardiyanlar tarafından cinsel istismara uğradığını gösterdiği iddia ediliyor. Geçen yıl bu görüntülerin ortaya çıkması, İsrail askeri ve siyasi kademelerinde büyük bir telaşa ve suçlamalara yol açmış, en az bir istifaya neden olduğu ve sergilenen davranışların yaygın bir şekilde eleştirilmesine yol açtığı bildiriliyor.
Hem İsrailli hem de Filistinli insan hakları savunucuları, bu iddia edilen istismarları belgeleyerek bunları "sistematik" olarak nitelendiriyor. İsrail cezaevleri hizmetinde, 7 Ekim saldırıları ve İsrailli rehinelerin devam eden çaresizliği karşısında kamuoyunda oluşan öfkenin körüklediği yaygın bir "cezasızlık kültürü"nün yerleşmiş olabileceğini savunuyorlar. Bu atmosferin, özellikle Hamas'la bağlantılı veya Hamas'ı destekleyen olarak algılanan gözaltındakilere orantısız ve insani olmayan muamele uygulayan bazı personeli cesaretlendirdiği iddia ediliyor.
Bu ifşaatlar, İsrailli yetkililere bu son derece endişe verici iddiaları ele almaları için önemli bir baskı oluşturdu. İsrail, BM komitesinin son açıklamasına resmi olarak yanıt vermemiş olsa da, geçmişteki inkarlar genellikle güvenlik güçlerinin uluslararası hukuka uyduğunu ve herhangi bir görevi kötüye kullanma örneğinin soruşturulduğunu savunmuştur. Ancak, birden fazla anlatının doğrulanması ve her ne kadar rahatsız edici olsa da görsel kanıtlar, bu iddialara karşı zorlu bir meydan okuma sunmakta ve Filistinli tutukluların koşulları ve muamelesi hakkında bağımsız ve şeffaf soruşturmaların acil gerekliliğini vurgulamaktadır. Devam eden çatışma ve taraflar arasındaki derin kökleşmiş düşmanlık, tam gerçeği tespit etme ve hesap verebilirliği sağlama çabalarını daha da karmaşıklaştırmaktadır.