**WASHINGTON D.C.** – Göç politikalarında sert bir hamle daha yapan Trump yönetimi, mevcut seyahat yasağını genişleterek beş ülkenin vatandaşlarına ve Filistin Yönetimi tarafından verilen seyahat belgelerine sahip kişilere yönelik mutlak giriş yasakları getirdi. 1 Ocak'ta yürürlüğe girmesi beklenen bu kapsamlı kararname, ayrıca on beş ülkeye de kısmi kısıtlamalar getirerek, algılanan güvenlik açıkları karşısında ABD sınırlarının daha da sıkılaştırıldığını gösteriyor.
Tartışmalı politikanın son hali, Burkina Faso, Mali, Nijer, Güney Sudan ve Suriye vatandaşlarını hedef alıyor ve bu kişilerin Amerika Birleşik Devletleri'ne girişini fiilen engelliyor. Bu adım, Laos ve Sierra Leone'yi kısmi yasak statüsünden tam yasak statüsüne yükseltirken, Nijerya, Tanzanya ve Zimbabve gibi ülkeler daha sınırlı ama yine de önemli giriş kısıtlamalarıyla karşı karşıya kalıyor. Beyaz Saray, bu önlemlerin temel amacının "Amerika Birleşik Devletleri'nin güvenliğini korumak" olduğunu belirtiyor ve etkilenen ülkelerin denizaşırı tarama ve güvenlik kontrolleri süreçlerinde yetersizlikler sergilediğini savunuyor.
Yetkililer, genişletilen kısıtlamaları haklı çıkarmak için bir dizi faktöre işaret ediyor. Bunlar arasında vize ihlallerinin yüksek oranları, güvenilir sivil kayıtların eksikliği, yolsuzluk vakaları, terör faaliyetlerinin varlığı ve bu ülkelerin ABD'den sınır dışı edilme kararı alınan vatandaşlarını geri alma konusundaki isteksizlikleri veya acizlikleri yer alıyor. Yönetim, Şükran Günü tatili sırasında iki Ulusal Muhafız askerine saldırı şüphesiyle gözaltına alınan Afgan vatandaşının son tutuklanmasına atıfta bulunarak, bunun getirdiği güvenlik risklerini bir örnekle ortaya koydu.
Genişletilmiş yasağın gerekçelerini daha da pekiştiren bir diğer nokta ise, yönetimin Batı Şeria ve Gazze Şeridi'nin jeopolitik manzarasına ilişkin iddiaları. Beyaz Saray, "ABD tarafından terörist olarak belirlenmiş bazı grupların Batı Şeria veya Gazze Şeridi'nde aktif olarak faaliyet gösterdiğini ve Amerikalı vatandaşları öldürdüğünü" belirtti. Ayrıca, bölgedeki son savaşın tarama ve güvenlik kontrolü yeteneklerini tehlikeye attığı öne sürüldü. Bu endişeleri artıran bir diğer unsur olarak, yönetimin Filistin Yönetimi'nin bu bölgeler üzerindeki zayıf veya var olmayan kontrolünü sıralaması, bireylerin yeterince incelenme kabiliyetini daha da zedelediği iddia edildi. Bu, Başkan Trump'ın 2017'deki ilk direktifinden bu yana uyguladığı üçüncü önemli seyahat yasağı olma özelliği taşıyor ve her yeni düzenleme, kısıtlamaların kapsamını iyileştirmeyi veya genişletmeyi hedefliyor.
Bu genişletilmiş yasağın pratik sonuçları oldukça derin. Turizm, iş seyahatleri, aile birleşmeleri ve eğitim gibi çeşitli nedenlerle ABD'ye giriş yapmak isteyen önemli sayıda birey fiilen engellenmiş oluyor. Politika, etkilenen ülkelerin kimlik yönetimi, hayati bilgilerin paylaşımı ve ABD göçmenlik yetkilileriyle işbirliği gibi alanlarda "güvenilir iyileştirmeler" gösterdiği sürece süresiz olarak yürürlükte kalacak şekilde tasarlandı. Önceki seyahat yasaklarının yol açtığı yaygın protestolar ve hukuki mücadeleler göz önüne alındığında, bu son genişlemenin de benzer tepkilere ve sivil haklar savunucuları ile uluslararası gözlemcilerin yoğun incelemesine neden olması muhtemel. Yönetimin sarsılmaz tutumu, uluslararası diplomatik etkileşim ve yerleşik seyahat koridorlarının potansiyel olarak sekteye uğraması pahasına bile olsa, sınır güvenliğine verilen önceliğin devam ettiğini gösteriyor.