ABD yönetiminin Venezuela'ya yönelik ekonomik baskısını beklenmedik bir fiziksel hamleyle tırmandırması, Karayipler'de gerilimi yeniden alevlendirdi. Venezuela bayraklı bir petrol tankerinin uluslararası sularda ele geçirilmesi ve yeni yaptırım dalgası, Caracas'tan "korsanlık" suçlamalarına yol açarken, Washington'da da iki partiden siyasetçileri endişelendiriyor.
"Skipper" adlı tanker, Venezuela açıklarındaki uluslararası sularda ABD yetkililerince durduruldu ve ele geçirildi. Beyaz Saray Sözcüsü Karoline Leavitt, hamlenin gerekçesini, "yasa dışı petrol ticaretiyle Maduro yönetimini finanse eden gelirlere son vermek" olarak açıkladı. Leavitt, "Karadan gözükenin yarısı, denizden gelir" misali, kaçak petrolün yasadışı rejimlere nefes aldırdığını iddia etti.
Tankerin ele geçirilmesinin hemen ardından, ABD Hazine Bakanlığı Panama, Cook Adaları ve Hong Kong bayraklı altı dev petrol tankeri ile bağlı oldukları şirketlere yaptırım uyguladı. Yetkililer, bu hamlenin petrol sevkiyatını gizlemek için kullanılan "gölge filoları" hedef aldığını duyurdu. Aynı gün, Devlet Başkanı Nicolás Maduro'nun eşi Cilia Flores'in üç yeğenine de finansal kısıtlamalar getirildi; böylece yönetimin iç çevresine doğrudan bir ok daha atılmış oldu.
Venezuela tarafı ise tepkisini sert bir dille ortaya koydu. Maduro, olayı "uluslararası korsanlık" olarak nitelendirerek, "ABD'nin Karayipler'de suç deniz korsanlığı dönemini başlattığını" öne sürdü. Venezuelalı yetkililer, ABD'nin uzun süredir ülkenin petrol kaynaklarına göz diktiğini ve ekonomik boğma yoluyla siyasi teslimiyet dayattığını savunuyor.
Bu olay, yalnız başına duran bir vaka değil. Eylül başından bu yana bölgedeki ABD deniz operasyonlarında en az iki düzine gemi durdurulmuş ve bu çatışmalarda çok sayıda can kaybı yaşanmıştı. Artan askeri varlık ve fiziki müdahaleler, Washington'ın politikasını salt finansal yaptırımlardan, aktif bir denizcilik zorlamasına evirdiğinin göstergesi.
Tansiyonun yükselişi, ABD iç siyasetinde de partiler üstü bir kaygıya yol açtı. Demokrat senatörler Chris Van Hollen, Chris Coons, Mark Warner ile Cumhuriyetçi senatör Rand Paul'un da aralarında bulunduğu bir grup, yönetimin bu agresif tutumunun öngörülemeyen ve maliyetli bir silahlı çatışmaya yol açma riski taşıdığı uyarısında bulundu. Bu endişe, Karayipler sularındaki gerilimin ne kadar nazik ve tehlikeli bir zeminde ilerlediğini bir kez daha gözler önüne serdi. İki tarafın da geri adım atmaya niyeti yok gibi görünürken, bölge yeni bir sıcak çatışma dalgasının eşiğinde sallanıyor.