Kıbrıs'ta yaşanan son bir olay, otomatik trafik ceza sistemlerinin hayat kurtarma çabalarını nasıl baltalayabileceğini tüm çıplaklığıyla gözler önüne serdi. Sirenleriyle adeta yalvaran, acil bir vakaya yetişmeye çalışan bir ambulans, kırmızı ışıkta duran araçların arasında adeta tuzağa düşmüştü. Öndeki sürücüler, ambulansı yol vermek için dur çizgisini geçmeye cesaret edemedi. Sebep ise duyarsızlık değil, kavşaktaki 'elektronik göz'ün otomatik olarak ceza kesmesi korkusuydu.
Kıbrıs Acil Sağlık Hizmetleri Başkanı Riana Constantinou tarafından kamuoyuyla paylaşılan görüntüler, toplumda büyük bir tartışma başlattı. Görüntülerdeki trajikomik manzara şuydu: Arkalarındaki cankurtaranın varlığının son derece farkında olan sürücüler, 'ceza yeme' endişesiyle adeta taş kesilmişti. Oysa mevcut trafik kuralları, acil durum araçlarına yol vermek için gerektiğinde kırmızı ışıkta kontrollü bir şekilde ilerlemeye zaten izin veriyor. Yolların güvenliğini sağlamak amacıyla yaygınlaşan bu kamera sistemleri, görünüşe bakılırsa sürücülerde öyle bir 'kural katılığı' yaratmış ki, insani bir zorunluluk, otomatik bir ceza makinesinin korkusuna yenik düşmüş.
Trafik Dairesi Önleme Bürosu'ndan Christiana Stefanidi, yaşanan paniğe hızla cevap vererek yasal durumu netleştirdi. Stefanidi, "Sürücüler, ambulans veya polis araçlarına yol vermek için hareket ettiklerinde ceza almazlar. Sistemimiz bu istisnaları karşılayacak şekilde programlanmıştır" açıklamasını yaparak kamuoyundaki endişeleri gidermeye çalıştı. Sürücülere de seslenen Stefanidi, "Işıkları yanan bir ambulans yaklaştığında, sürücüler yer açmak zorundadır... Acil ekiplerin ihtiyacı olanlara gecikmeden ulaşabilmesi için" çağrısında bulundu.
Yetkililer, olası hatalı cezaların önüne geçmek için doğrulama protokolleri uyguladıklarını belirtiyor. Kamera sistem operatörlerine, acil araçlara yol veren sürücülerin kayıtlarını iptal etme talimatı verildiği, ayrıca olayları çapraz kontrol etmek için kısa süreli ek kayıt cihazlarının kullanıldığı ifade ediliyor. Bu çok katmanlı yaklaşımın, yasaları uygularken vatandaşları haksız cezalardan korumayı amaçladığı vurgulanıyor.
Ancak bu tür gecikmelerin bedeli ağır olabilir; dakikalar hayatla ölüm arasındaki ince çizgiye dönüşebilir. Bu olay tek değil; bir İngiliz Üsleri ambulansının da benzer bir durumla karşılaşması, sorunun sistemsel olduğunu gösteriyor. Kavşaklardaki bu tereddüt, acil müdahale sürelerine öngörülemez bir risk katıyor ve titizlikle hesaplanan zamanlamalarla çalışan hizmetlerin verimini baltalıyor. Kamuoyunun sistemdeki bu güvencelerden habersiz oluşu veya onlara güvenmemesi, toplum güvenliği için somut bir tehdit haline geliyor.
Uzmanlara göre, yetkililerin önündeki asıl zorluk, yalnızca yazılımsal düzeltmeler yapmak değil. Sürücü özgüvenini tazelemek ve yasal korumaları net bir şekilde anlatmak için kapsamlı bir kamuoyu bilinçlendirme kampanyası şart. Bu vaka, teknolojinin kamusal alana entegrasyonunun yalnızca operasyonel hassasiyet değil, aynı zamanda toplumu eğitmeyi de gerektirdiğinin acı bir kanıtı. Sürücülerin acil durumlardaki hak ve sorumluluklarını anlaması, acil müdahalenin kendisi kadar hayati önem taşıyor. Nihai hedef, otomatik denetim ile insani duyarlılığın uyum içinde var olduğu, cankurtaranlara yol vermenin inceliğini bilen bir toplumda, hayat kurtaran araçların önünün açık olduğu bir sistem olmalı.