Lingua-News Cyprus

Language Learning Through Current Events

Thursday, December 11, 2025
C1 Advanced ⚡ Cached
← Back to Headlines

Enerji Piyasasında Fırtına Öncesi Sessizlik: LNG Dalgası ve Petrolün İnadı

Küresel enerji piyasası, adeta bir "kırılma noktası"na sürükleniyor. Jeopolitik hamleler, rekor yatırımlar ve kökten revize edilen uzun vadeli tahminler, önümüzdeki dönemi belirsizliklerle ve sert rekabetle dolu bir satranç tahtasına çeviriyor. Bu dönüşümün merkezinde, piyasa dengelerini altüst etmeye hazırlanan devasa bir sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) arz patlaması yer alıyor. Ancak, petrol ve doğal gaz arama faaliyetlerine yapılan büyük yatırımlar, fosil yakıtlara olan talebin öngörülenden daha inatçı olduğunun da bir kanıtı.

Avrupa Birliği'nin, Rus enerjisinden yasal olarak sıyrılma kararlılığı, haritayı baştan çiziyor. Bu boşluğu doldurmak için stratejik koridorlar yeniden şekilleniyor. Amerika Birleşik Devletleri, Yunanistan'ı merkeze alarak Güneydoğu Avrupa ve Akdeniz için tutarlı bir enerji politikası geliştiriyor. Bu kapsamda, Chevron öncülüğündeki bir konsorsiyumun Girit'in güneyindeki sahalar için hak kazanması, bölgedeki hareketliliğin sadece bir başlangıcı. Doğu Akdeniz ise bir diğer kritik cephe. Kıbrıs Rum Yönetimi, Cronos sahasından Mısır'a 2027 sonuna kadar gaz ihraç etmeyi planlarken, ExxonMobil ve Chevron gibi devler Mısır sularındaki yatırımlarını genişletiyor. Mısır'ın, BP ve Eni'nin milyarlarca dolarlık taahhütleriyle desteklenen 5.7 milyar dolarlık sondaj programı da bölgenin arz üssü olma yolundaki kararlılığını gösteriyor.

Ancak asıl sarsıntı LNG piyasasından gelecek. Uluslararası Enerji Ajansı (IEA), 2025 ve 2026'da devreye girecek "bir dalga" yeni kapasitenin, 2030'dan önce küresel arzı yaklaşık %60 artırabileceğini öngörüyor. Bu beklenen bolluk, Türkiye'nin Amerikalı tedarikçilerle yaptığı 43 milyar dolarlık anlaşma gibi uzun vadeli alım sözleşmelerini şimdiden tetikliyor. McKinsey analizleri, 2050'ye kadar küresel gaz talebinin dörtte bir oranında artabileceğini öngörerek, bu yeni arzın pazar bulacağını işaret ediyor.

Bu noktada ilginç bir paradoksla karşı karşıyayız: Yaklaşan bolluk uyarılarıyla, potansiyel kıtlık endişeleri iç içe geçmiş durumda. ExxonMobil, sürekli yatırım yapılmadığı takdirde mevcut petrol ve gaz sahalarındaki yıllık üretim düşüş oranlarının hızlanabileceği uyarısında bulunuyor. OPEC-plus, 2025 başı için toplu üretim artışlarına ara verse de, kendi raporları 2026'ya kadar petrol talebindeki güçlü büyümeyi işaret ediyor. IEA'nın son projeksiyonu da bu görüşü destekler nitelikte: Yavaş geçiş momentumu ve yapay zeka, ulaşım ve sanayiden gelen talep nedeniyle, petrol tüketiminin 2050'de günde yaklaşık 113 milyon varile ulaşabileceği öngörülüyor.

Sonuç olarak, enerji piyasası çok katmanlı bir geçiş dönemine giriyor. LNG piyasası satıcıdan alıcı pazarına evrilirken, fiyatlar üzerinde baskı oluşturabilir ve yeni depolama teknolojileriyle rekabeti kızıştırabilir. Jeopolitik açıdan Doğu Akdeniz'in değeri katlanıyor. Fakat tüm bu hidrokarbon ateşi, iklim hedeflerine giden yolu daraltıyor. ExxonMobil CEO'su Darren Woods'un da ifade ettiği gibi, olası bir petrol bolluğu "çok kısa vadeli bir mesele" olabilir. Piyasa da bu görüşe adeta onay veriyor; ham petrol fiyatlarında geçici bir düşüşün ardından toparlanma bekleyen tahminler, küresel enerjinin çalkantılı ve uzun soluklu yolculuğunun bir özeti niteliğinde. Görünen o ki, fosil yakıtlar veda etmek bir yana, sahneyi terk etmek için henüz niyet bile belirtmiyor.

← Back to Headlines