Kıbrıs’ın masmavi suları, her yaz onlarca koruma altındaki deniz kaplumbağasının mezarı oluyor. Yetkililer, adanın kıyılarında her yıl 80 ila 100 arasında deniz kaplumbağasının ölü bulunduğunu açıkladı. Geçtiğimiz hafta Limasol’un Akrotiri bölgesinden çıkarılan ölü bir yeşil deniz kaplumbağası, bu acı tabloyu bir kez daha gözler önüne serdi. Balıkçılık ve Deniz Araştırmaları Dairesi’nin verileri, bu ölümlerin ne yazık ki günlük bir rutinin parçası haline geldiğini ortaya koyuyor.
Uzmanlar, ölümlerin başlıca nedenini su araçlarıyla çarpışma olarak gösteriyor. Özellikle yaz aylarında, üreme döneminde su yüzeyinde dinlenen kaplumbağalar, süratle geçen tekneler için görünmez bir hedef haline geliyor. Çarpışma en yaygın sebep olsa da, hastalıklar ve balıkçı ağlarına istemsiz takılma da diğer önemli tehditler arasında. Bulunan cesetlerin durumu müsaade ettiğinde, kesin ölüm nedenini tespit etmek için otopsi yapılıyor. İleri derecede bozulmuş olanlar ise defnediliyor veya yakılıyor.
Bu kayıplara karşılık, Kıbrıs umudu elden bırakmıyor. Meneou’daki Deniz Yetiştiriciliği Araştırma Merkezi bünyesinde faaliyet gösteren özel bir rehabilitasyon merkezi, yaralı ve hasta kaplumbağalar için bir sığınak görevi görüyor. Pervane yaraları veya ağır solunum enfeksiyonları gibi sorunlarla mücadele eden kaplumbağalar, burada aylarca, bazen yıllarca süren tedaviler görüyor. Merkez, son yıllarda kendisine getirilen kaplumbağaların yaklaşık yüzde 80’ini tedavi edip doğal yaşam alanlarına geri salmayı başardı. Üç yıldır tedavi gören bir kaplumbağa ise iyileşmenin ne denli sabır gerektirdiğinin canlı kanıtı.
Akrotiri’deki son vakayı doğrulayan İngiliz Egemen Üs Bölgeleri sözcüsü, bu olayın tekil değil, bilinen yıllık bir örüntünün parçası olduğunu belirtti. Bu açıklama, Kıbrıslı deniz yetkililerinin çizdiği istatistiksel tabloyla örtüşüyor. Ancak karamsar tablonun içinden bir umut ışığı sızıyor. Koruma çalışmalarında ısrar eden çevreciler, yerel deniz kaplumbağası popülasyonlarının son yıllarda toparlanma ve büyüme belirtileri gösterdiğini gözlemliyor.
İnsan kaynaklı ölümler ile türün gösterdiği direnç, denizel yaşamı korumanın ne kadar karmaşık bir denge işi olduğunu gözler önüne seriyor. Kurtarma merkezinin özverili müdahaleleri kayıpları bir nebze azaltsa da, insan faaliyetinden kaynaklanan ölümlerin istikrarlı sayısı, denizdeki farkındalığın artırılması gerektiğini acı bir şekilde hatırlatıyor. Tekne kullanıcıları ve balıkçılara yönelik kamuoyu bilinçlendirme kampanyaları ve ölüm nedenleri üzerine araştırmalar, bu kadim deniz yolcularının Kıbrıs sularındaki geleceği için hayati önem taşımaya devam ediyor. Unutmamak gerek: Deniz, hepimizin.