Lingua-News Cyprus

Language Learning Through Current Events

Wednesday, December 3, 2025
C1 Advanced ⚡ Cached
← Back to Headlines

ABD'nin 'Çifte Vuruş' Operasyonu Uluslararası Hukuk Sınırlarını Zorluyor

Washington'da, Karayip Denizi'nde gerçekleştirilen tartışmalı bir askeri operasyon, uluslararası hukuk ve çatışma kurallarına dair ateşli bir münakaşayı alevlendirdi. 2 Eylül'de, uyuşturucu kaçakçılığı şüphesiyle takip edilen bir Venezuela bandıralı tekneye düzenlenen operasyon, 'çifte vuruş' olarak adlandırılan ve hayatta kalanları hedef alan ikinci bir saldırıyla karanlık bir boyut kazandı.

Beyaz Saray, görev komutanının ikinci saldırıyı yetkisi dahilinde onayladığını doğruladı. Ancak bu açıklama, Kongre'deki hem Demokrat hem de Cumhuriyetçi kanattan yükselen soru işaretlerini gidermeye yetmedi. Operasyon, Trump yönetiminin başlattığı ve uyuşturucu trafiğine karşı askeri müdahaleyi öngören sert politikanın bir parçası. Eylül başından bu yana bölgede gerçekleştirilen benzer operasyonlarda 80'den fazla kişi hayatını kaybetti. Ancak eleştirmenler, hedeflerin faaliyetlerine dair kamuoyuna detaylı ve somut delil sunulmadığına, genellikle bulanık ve kısa görüntülerle yetinildiğine dikkat çekiyor.

Savunma Bakanı Pete Hegseth, ilk vuruşu canlı izlediğini ancak duman ve alevler yüzünden görüşün kapandığını, ardından da bir toplantı nedeniyle olay yerinden ayrıldığını belirterek, "Hayatta kalanları şahsen görmedim... Orada durmadım... Bir sonraki toplantıma geçtim" ifadelerini kullandı. İkinci vuruş kararını sahadaki özel operasyonların başındaki ABD Donanması Amiral Frank Bradley vermiş. Beyaz Saray Sözcüsü, Amiral Bradley'in "yetkisi ve yasa çerçevesinde hareket ettiğini" savunuyor.

Ancak Kongre'deki tepkiler bu savunmayla sınırlı kalmadı. Demokrat Senatörler Jacky Rosen, Chris Van Hollen ve Azınlık Lideri Chuck Schumer öncülüğünde, ilk saldırıdan sağ kurtulanları hedef almanın etik ve yasal dayanaklarını soruşturma çağrısı yapıldı. Adalet Bakanlığı'nın bu tür operasyonların meşruiyetine dair hukuki görüşünün açıklanması ve operasyonun tam görüntülerinin yayınlanması talep edildi. Bazı kesimler ise, nihai sorumluluğun Hegseth'te olduğu gerekçesiyle istifasını istemeye kadar vardırdı.

Bu olay, yalnızca tek bir operasyonun değil, ABD'nin uyuşturucuyla mücadelede askeri güç kullanımının sınırlarının, denetim mekanizmalarının yeterliliğinin ve uluslararası sularda uluslararası hukukun nasıl yorumlandığının masaya yatırılmasına neden oldu. Trump'ın benzer operasyonları kara hedeflerini de kapsayacak şekilde genişletme niyetini açıklaması ise, kaygıları daha da derinleştiriyor. Kongre komiteleri operasyonu mercek altına alırken, ulusal güvenlik gerekçeleri ile hukuk ve etik çerçevesi arasındaki denge, çetin bir sınavdan geçecek gibi görünüyor. İşin özü, 'düşman' tanımının ve mücadele yöntemlerinin, demokrasi ve hukuk devleti ilkeleriyle ne kadar bağdaştığı sorusunda düğümleniyor.

← Back to Headlines