Washington'dan Brüksel'e uzanan stratejik bir kayma, Atlantik'in iki yakasında yankılanıyor. Kanada, Avrupa Birliği'nin (AB) önemli bir savunma alım programına katılarak tarihi bir adım attı ve bu girişime dahil olan ilk Avrupa dışı ülke oldu. Kanada Başbakanı Mark Carney ile Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen'in ortak açıklamasıyla duyurulan karar, Ottawa yönetiminin geleneksel olarak "büyük kardeş"e bel bağladığı ilişkilerde köklü bir çeşitlendirme arayışının somut göstergesi.
Bu hamlenin arka planında, Rusya tehdidinin gölgesinde savunma yeteneklerini hızla güçlendirmeye çalışan bir Avrupa var. AB'nin bu yıl başında hayata geçirdiği "Avrupa için Güvenlik Eylemi" (SAFE) adlı 150 milyar euroluk dev fon, üye ülkelerin ordularını modernize etmeyi ve blokun "stratejik özerklik" hedefine ulaşmasını amaçlıyor. Ancak işin bir de Washington boyutu var. Değişken ABD yönetimlerinin güvenlik taahhütlerine dair Avrupa başkentlerinde yıllardır bir güvensizlik hâkim. Kanada ise bu denkleme, bu yıl başında dönemin ABD Başkanı Donald Trump'ın başlattığı ticaret savaşı ve Kanada'nın egemenliğini hedef alan kışkırtıcı söylemlerle ısınan güney komşusuyla gerilimi ekliyor.
Başbakan Carney, kararı "hem stratejik hem de ekonomik bir zorunluluk" olarak nitelendiriyor. Carney, "SAFE'e katılımımız, kritik yetenek açıklarımızı kapatacak, Kanadalı tedarikçiler için pazarları genişletecek ve Avrupa'dan savunma yatırımı çekecek" ifadelerini kullandı. Daha da çarpıcı olan, Carney'in Kanada'nın askeri sermaye harcamalarının yüzde yetmişten fazlasının artık ABD yerine bu kanala yönlendirileceğini açıklaması. Bu, iki ülke arasındaki savunma sanayii iş birliğinin seyrini temelden değiştirebilecek bir oran.
Analistlere göre bu anlaşma, basit bir alım-satım düzenlemesinin çok ötesinde anlamlar taşıyor. Kanada, kendisini bir Avrupa savunma çerçevesine entegre ederek, Washington ile olan tarihsel ilişkisine bir denge unsuru yerleştiriyor. Operasyonel olarak, Kanadalı savunma şirketleri devasa Avrupa pazarına ayrıcalıklı erişim kazanacak. SAFE kapsamındaki projelerde bileşenlerin çoğunluğunun AB içinden gelmesi şartı, Kanada gibi ortak ülkeler için esnetilecek, böylece derin bir sanayi entegrasyonunun yolu açılacak.
Sonuç olarak, bu gelişme Atlantik ötesi ittifakların artık daha kırılgan ve çok yönlü hale geldiğinin bir göstergesi. Kanada'nın attığı bu adım, küresel güvenlik mimarisinde ittifakların yeniden şekillendiği, ülkelerin "yumurtalarını aynı sepete koymama" politikasını benimsediği yeni bir dönemin habercisi olabilir. Uzun vadede, Kanada ile Avrupa'nın savunma tedarik zincirlerinin giderek bütünleşmesi, ABD'deki siyasi rüzgarlardan daha bağımsız, daha dayanıklı bir güvenlik ortaklığını beraberinde getirecek gibi görünüyor.