Lingua-News Cyprus

Language Learning Through Current Events

Wednesday, December 3, 2025
C1 Advanced ⚡ Cached
← Back to Headlines

ABD'nin Venezuela Hamlesi: Tehdit, Tazyik ve Tehlikeli Sınırlar

Washington ile Caracas arasındaki gerilim, doğrudan bir başkanlık ültimatomu ve Karayipler'e yapılan büyük askeri yığınakla tehlikeli bir boyuta sıçradı. Trump yönetimi, Nicolás Maduro hükümetine karşı kampanyasını sertleştirerek diplomatik baskıyı, rejim değişikliği gündemini maskeleyen kapsamlı bir uyuşturucuyla mücadele operasyonuyla birleştirdi. Bu çok yönlü taarruz, istikrarsızlıkla boğuşan bölgede çatışma hayaletini daha da belirginleştiren, Caracas'tan ise sert bir direniş sözü aldı.

Kriz, 21 Kasım'da ABD Başkanı Donald Trump ile Venezuela Devlet Başkanı Nicolás Maduro arasında gerçekleşen ve şimdiye dek açıklanmayan bir telefon görüşmesiyle ivme kazandı. Görüşmeye aşina kaynaklara göre Trump, Maduro'dan derhal istifa etmesini talep etti; kendisine ve ailesine ülkeyi güvenle terk etme yolunu teklif etti. Maduro'nun ise anında çekilme çağrısını reddettiği, küresel bir af için müzakereler önerdiği ve silahlı kuvvetler üzerindeki otoritesini korumakta ısrar ettiği belirtiliyor. Trump, sonradan bu görüşmeyi doğrularken, "İyi ya da kötü geçti diyemem, sadece bir telefon görüşmesiydi" ifadesini kullandı.

Bu diplomatik hamleyle eş zamanlı olarak ABD, Venezuela yakınlarında kayda değer bir askeri hareketlilik başlattı. Uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadele gerekçesiyle, büyük bir uçak gemisi grubu tarafından desteklenen yaklaşık 15.000 asker Karayipler'e konuşlandırıldı. ABD yönetimi, Maduro'nun bizzat liderliğini yaptığını iddia ettiği bir karteli terör örgütü ilan ederek operasyonlarına yasal zemin hazırladı. Eylül başından bu yana uluslararası sularda, uyuşturucu şüphesi taşıyan en az 21 gemiye saldırı düzenlendi ve bu çatışmalarda onlarca kişi hayatını kaybetti.

Ancak 2 Eylül'deki bir çatışma, ABD'nin kendi içinde tartışma yarattı. Şüpheli bir tekneye yapılan ilk saldırının ardından, komutanlar aynı gemiye ikinci bir vuruş emri verdi. Beyaz Saray eylemi meşru müdafaa olarak savunsa da, Savunma Bakanı Pete Hegseth bu karından açıkça mesafe koydu. Hegseth, olayın soruşturulması gerektiğini ve potansiyel bir savaş suçu teşkil edebileceğini ima etti. Artan sivil kayıplar, Kongre'nin konuyu incelemeye almasına yol açtı; Oramiral Frank Bradley'in milletvekillerine gizli bir brifing vermesi planlanıyor.

Dış tehdide karşı Maduro ise içeride milli bir dayanışma ruhunu canlandırmaya çalışıyor. ABD'nin hamlelerini, Venezuela'nın egemenliğine yönelik yeni-sömürgeci bir saldırı olarak çerçeveliyor. 25 Kasım'da Caracas'ta kalabalık bir mitinge hitap eden Maduro, meydan okuyan bir tonla, "Biz köle barışı da, sömürge barışı da istemiyoruz! Asla sömürge! Asla köle!" diye haykırdı. Venezuela hükümeti, ABD stratejisini, iktidarı değiştirmek ve ülkenin muazzam doğal kaynaklarına el koymak için şeffaf bir oyun olarak nitelendirmeyi sürdürüyor.

Son gelişmelerin yansımaları derin. Washington'dan gelen açık ültimatom, diplomatik kanalları tıkayan katı bir tutum değişikliğini temsil ediyor. Kuşatıcı deniz varlığı ise krize somut bir askeri boyut katıyor. ABD yönetimi, kendi içinde uyuştururucuyla mücadele operasyonlarının yasal ve etik sınırlarına dair artan sorularla yüzleşiyor. Maduro milliyetçi söylemini pekiştirirken, ABD zorlayıcı tedbirlerini sürdürdükçe, ortaya çıkacak tablo ya uzun bir çıkmaz ya da tehlikeli bir yanlış hesap olacak. Tüm bu jeopolitik gerilimin ortasında ise, her zamanki gibi, Venezuela halkı kalıyor.

← Back to Headlines