Amerika'nın adalet koridorlarında bu hafta, iki ayrı ancak aynı derecede çarpıcı davada kritik gelişmeler yaşandı. Sinaloa Karteli'nin önemli isimlerinden Joaquín Guzmán López, federal uyuşturucu ve çıkar amaçlı suç örgütü yöneticiliği suçlamalarını kabul ederek mahkemeden çıkarken, New York'ta ise Luigi Mangione'un avukatları, müvekkillerinin hayatını bağlayacak delillerin iptali için amansız bir hukuk mücadelesi verdi.
Chicago'da görülen davada, hapisteki efsanevi uyuşturucu baronu "El Chapo"nun 39 yaşındaki oğlu Joaquín Guzmán López, savcılarla yaptığı anlaşma uyarınca suçunu itiraf etti. Başlangıçta suçsuz olduğunu iddia eden Guzmán López, ömür boyu hapis riskinden kurtulmak için stratejik bir hamleyle işbirliği yolunu seçti. Federal yargıç Sharon Coleman önünde, kartel adına fentanil ve metamfetamin de dahil olmak üzere muazzam miktarda uyuşturucunun üretimini ve ABD'ye naklini yönettiğini, rüşvet dağıttığını ve şiddet emirleri verdiğini kabul etti. İtirafının en çarpıcı kısmı ise, diğer bir üst düzey kartel lideri Ismael Zambada'nın tuzağa düşürülerek yakalanmasına nasıl aracılık ettiğini anlatması oldu.
Savunma avukatı Jeffrey Lichtman, duruşma sonrası "Hükümet şu ana kadar Joaquin'e karşı oldukça adil davrandı" açıklamasını yaptı. Teksas'ta özel jetle indikten sonra tutuklanan Guzmán López, en az 10 yıl hapis ve 80 milyon dolar para cezasına çarptırılmayı beklerken, ağabeyi Ovidio'nun geçen yaz benzer bir itiraf anlaşması yapması, kartelin çözülüş sürecine işaret ediyor.
Öte yandan, Manhattan'da ise hukukun teknik detayları üzerine gerilimli bir satranç oynanıyor. 27 yaşındaki Luigi Mangione, bir sağlık yöneticisinin Aralık 2024'teki öldürülmesiyle ilgili cinayet suçlamasıyla yargılanıyor. Savunma avukatı Marc Agnifilo başkanlığındaki ekip, müvekkilinin Pennsylvania'da tutuklanmasının ardından ele geçirilen 3D yazıcıyla üretilmiş bir silah ve kişisel günlüğün anayasal haklar ihlaliyle elde edildiğini iddia ederek delillerin dinlenmemesi için mücadele veriyor.
Duruşmada, bir cezaevi gardiyanının "Mangione kendiliğinden, sırt çantasında 3D baskı bir tabanca olduğunu söyledi" ifadesi, Agnifilo'nun sert çapraz sorgusuna maruz kaldı. Agnifilo, gardiyana, "Ona hiçbir soru sormuyordunuz, onunla hiç konuşmuyordunuz... Ve durup dururken size '3D baskı bir tabancam vardı' mı dedi?" diye sordu. Savunma, bu ifade ve sonrasındaki aramanın gereken *Miranda* uyarıları yapılmadan gerçekleştiğini öne sürüyor. Savcılık ise günlüğün cinayetin motivasyonunu ortaya koyduğunu belirterek, delilin reddedilmesi halinde davalarının ağır darbe alacağını vurguluyor.
İki dava da ABD adalet sisteminin en uç noktalardaki suçlarla mücadelesinin zorlu yüzünü gözler önüne seriyor. Guzmán López'in itirafı, kartelin daha derin katmanlarını deşifre etme potansiyeli taşırken, Mangione davasındaki delil savaşı ise, ömür boyu hapis ve kalan federal suçlamalar nedeniyle idamla yargılanma ihtimali olan bir sanığın kaderini, polis prosedürlerinin ince detaylarına bağlıyor. Her iki karar da, suçla mücadelede hukukun hem bir kılıç hem de bir kalkan olarak nasıl işlediğine dair önemli emsaller oluşturacak.