Kıbrıs, bu hafta, çocukların korunmasına dair temel sorularla sarsıldı. Bir yanda, küçük bir kıza yönelik uzun süreli cinsel istismardan hüküm giyen bir adamın davası, diğer yanda liselerdeki yaygın şiddeti gözler önüne seren çarpıcı resmi istatistikler... Yan yana gelen bu iki gelişme, toplumun tüm katmanlarında sistemik koruma mekanizmalarını ve yetişkinlerin ortak sorumluluğunu derinden sorgulatan bir tartışma başlattı.
Limassol Ceza Mahkemesi’nde verilen karar, yürek burkan bir ihmali ve ihaneti belgeledi. 36 yaşındaki bir erkek, partnerinin küçük kızına 2019’dan itibaren dört yıl boyunca tekrarlanan cinsel istismardan suçlu bulundu. İstismar, kız çocuğunun annesinin evine yaptığı ziyaretlerde gerçekleşmişti. Davanın en çarpıcı noktası ise, 34 yaşındaki annenin de, çocuğun 2023’te kendisine açıklamasına rağmen, suçu bildirmemekten mahkum olmasıydı. Mahkeme, onun bu hukuki görevi ihmalinin, istismarın sürmesine zemin hazırladığına hükmetti.
Olay, ancak bir eğitim psikoloğunun özeni sayesinde su yüzüne çıktı. Çocuğun annesinin evine gitmekten aşırı derecede kaçındığını fark eden uzman, koruma protokollerini işleterek kızın babasını ve polisi haberdar etti. Bu müdahale, eğitimli personelin koruma ağındaki hayati rolünü bir kez daha gösterdi. Sanıkların ceza miktarına ilişkin savunmaları önümüzdeki hafta dinlenecek.
Öte yandan, 2023-24 eğitim öğretim yılına ait yeni yayımlanan resmi veriler, Kıbrıs’taki ortaöğretim kurumlarının sosyal ortamına dair kaygı verici bir tablo çizdi. Bir yorumcunun “açıkçası dehşet verici” diye nitelendirdiği rakamlar, binlerce vakayı gözler önüne serdi. Verilere göre 948 öğrenci fiziksel kavgaya karışırken, bunun iki katından fazlası (2.331) sözlü şiddette bulundu. Ayrıca, sosyal dışlama gibi ilişkisel zorbalık 1.193 vakada, mala zarar verme ise 277 olayda kayıtlara geçti.
Belki de yaygın bir sıkıntı ikliminin en net göstergesi, okul kariyer danışmanlarının, hizmet verdikleri öğrenci kitlesinin %79’una tekabül eden 39.088 öğrenciye çok geniş bir yelpazedeki sorunlarla ilgili destek sağlamış olması. Bu durum, saldırganlık ve zorbalığın, eğitim sistemi içindeki daha kapsamlı bir psikososyal müdahale ihtiyacının semptomları olduğuna işaret ediyor.
Bu paralel hikayeler –özel hayattaki ağır bir ebeveynlik ihmalı ile kamusal kurumlardaki büyük ölçekli saldırganlık– önleme ve müdahaledeki açıkları topluca ortaya koyuyor. İstismar davası, güvenilen kişilerin sorumluluklarını ihanete dönüştürmesinin yıkıcı sonuçlarını gösterirken; okul verileri, akranlar arasında norm haline gelmiş bir şiddet kültürüne işaret ediyor ve disiplin tedbirlerinin ötesinde, güçlü ve sistemik bir cevap gerektiriyor.
Uzmanlar, bu iç içe geçmiş krizlerle baş etmenin çok yönlü bir strateji gerektirdiğini vurguluyor. Çocuklarla çalışan tüm profesyonellere yönelik zorunlu bildirim eğitimlerinin güçlendirilmesi, okullardaki psikolojik destek hizmetlerinin artırılması ve öğrenciler, ebeveynler ve eğitimciler için istismarı tanıma ve yapıcı çatışma çözümü konularında yaygın eğitim programları hayata geçirilmeli. Kıbrıs bu sarsıcı gerçekleri sindirirken, temel mücadele, farkındalığı, her çocuk için harekete geçirilebilir ve etkili bir korumaya dönüştürmekte yatıyor. Zira çocukların sessiz çığlığı, ancak toplumun kolektif sesiyle duyulabilir.