Honduras'ta pazar günü yapılan başkanlık seçimlerinin sonucu hala belli değil. Bu belirsizliğin iki ana nedeni var: çok yavaş ve tartışmalı ilerleyen oy sayımı ile eski ABD Başkanı Donald Trump'ın son dakika açıklamaları.
Seçimde üç önemli aday vardı: Salvador Nasralla, Nasry "Tito" Asfura ve Rixi Moncada. Oy sayımı yüzde seksenlere ulaştığında, Nasralla küçük bir farkla öndeydi. Ancak Ulusal Seçim Konseyi (CNE), teknik sorunlar nedeniyle sayımı birkaç kez durdurdu. Dördüncü günde bile sonuç açıklanamadı ve bu durum ülkede siyasi gerilimi artırdı. Konsey üyelerinden biri, bu gecikmeyi "affedilmez" olarak nitelendirdi.
Tam bu sırada, eski ABD Başkanı Donald Trump iki önemli açıklama yaptı. İlk olarak, aday Nasry Asfura'yı desteklediğini söyledi ve ABD'nin gelecekteki yardımını onun kazanmasına bağladı. Ayrıca, seçim sonucunun değiştirilmeye çalışıldığını iddia etti. İkinci ve daha şaşırtıcı açıklama ise, uyuşturucu kaçakçılığından hüküm giymiş eski Honduras Devlet Başkanı Juan Orlando Hernández'i affetmesi oldu. Hernández, bu kararla salı günü serbest kaldı.
Uzmanlara göre, bu iki hamle Honduras'ın iç işlerine doğrudan bir müdahale anlamına geliyor. Bir yandan seçimde tercih edilen bir aday desteklenirken, diğer yandan suçlu bulunmuş bir eski liderin affedilmesi, ülkenin siyasi geleceğini etkilemek için atılmış güçlü adımlar olarak görülüyor. Bu durum, Honduras'ın egemenliği ve uluslararası ilişkilerin nasıl yürütüleceği konusunda ciddi sorular ortaya çıkarıyor.
Önümüzdeki günler çok kritik. Seçim yetkilileri, hem içerideki baskı hem de bu dış müdahalenin gölgesinde sayımı tamamlamak zorunda. Kazanan aday, sadece ekonomik sorunlarla boğuşan bir ülkeyi değil, aynı zamanda ABD ile daha karmaşık hale gelen bir ilişkiyi de yönetmek zorunda kalacak. Honduras'ta demokrasinin geleceği, artık sadece seçim sandıklarında değil, uluslararası arenada da şekilleniyor.