Lefkoşa'daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı'ndan önemli bir açıklama yapıldı. Kıbrıs Rum Yönetimi, 2026'nın ilk altı ayında Avrupa Birliği (AB) Konseyi Dönem Başkanlığı'nı üstlenecek. Bu görev için hazırladıkları planı kamuoyuna duyurdular.
Cumhurbaşkanı Nikos Hristodulidis, bir basın toplantısı düzenledi. Toplantıya Avrupa Parlamentosu Başkanı Roberta Metsola da katıldı. Hristodulidis, dönem başkanlığı sırasında izleyecekleri ana hedefleri açıkladı. Bu hedefler arasında, AB'nin daha bağımsız ve güçlü olmasına çalışmak var. Ayrıca Kıbrıs'ın, AB'nin komşu bölgelerle işbirliğinde önemli bir merkez olmasını istiyorlar. Bu plan, yaklaşık iki yıllık bir hazırlık sonucunda ortaya çıktı.
Kıbrıs, coğrafi olarak Avrupa, Orta Doğu ve Doğu Akdeniz'in kesişim noktasında. Bu nedenle, dönem başkanlığı sırasında bir "köprü" görevi görmeyi planlıyor. Bu kapsamda, Nisan 2027'de adada gayriresmi bir AB Liderler Zirvesi ve Dışişleri Bakanları toplantısı düzenlenecek. Kıbrıs yönetimi, bu toplantılara Türkiye Cumhurbaşkanı ve Dışişleri Bakanı'nı da davet etmek istiyor. Ancak, Türkiye'nin bu davete katılıp katılmayacağı belli değil.
Cumhurbaşkanı Hristodulidis, vizyonlarını şu sözlerle özetledi: "Amacımız, vatandaşlarını koruyan, sınırlarını savunan ve değerlerini muhafaza eden bir Birlik oluşturmaktır." Bu süreçte, göç politikası, rekabet ve savunma işbirliği gibi önemli konularda ilerleme sağlamayı umuyorlar. Ayrıca, Kıbrıs sorunu gibi kendi ulusal kaygılarını da AB gündemine taşımayı hedefliyorlar.
Kültür alanında ise "Agora AB" adlı yeni bir program önerdiler. Bu program, kültürel mirası korumak ve Avrupa'daki ortak değerleri güçlendirmek için tasarlandı. Aynı zamanda, kültürel varlıkların yasa dışı ticaretine karşı mücadele edecek.
Avrupa Parlamentosu Başkanı Metsola, Kıbrıs'ın başkanlığına güvendiklerini söyledi. Bu altı aylık süre, Kıbrıs'a AB'nin karar mekanizmasının merkezinde olma fırsatı verecek. Kıbrıs, hem genel AB önceliklerini ilerletmeye hem de kendi bölgesel gerçeklerini yönetmeye çalışacak. Bu, özellikle Türkiye ile ilişkiler ve AB'nin komşuluk politikası açısından önemli bir dönem olacak.