Bu hafta, uyuşturucu kaçakçılığıyla savaşta birbirine zıt iki olay yaşandı. Bu olaylar, mücadelenin ne kadar değişken olduğunu gösterdi.
İlk olay Meksika'da oldu. Meksika Donanması, "El Pichón" lakaplı Pedro Inzunza Coronel adlı bir kaçakçıyı yakalamak için operasyon yaptı. Coronel, çok tehlikeli bir uyuşturucu olan fentanili ABD'ye kaçıran bir çetenin önemli bir üyesiydi. Operasyon sırasında çatışma çıktı ve Coronel öldü. Geçen yıl, onun çetesine yapılan bir baskında 1.65 tondan fazla fentanil bulunmuştu. Bu miktar, on binlerce kişiyi öldürebilirdi. ABD Adalet Bakanlığı, Coronel ve babasını "narko-terörizm" ile suçlamıştı. Bu, bir uyuşturucu çetesine karşı ilk kez kullanılan bir suçlamaydı.
İkinci olay ise Honduras'ta. Eski Honduras Devlet Başkanı Juan Orlando Hernández, uyuşturucu kaçakçılığı suçundan 45 yıl hapis cezası aldı. Ancak eski ABD Başkanı Donald Trump, tekrar seçilirse onu affedeceğini söyledi. Trump, "Honduras halkı onun tuzağa düştüğünü düşünüyor. Ben de öyle düşünüyorum" dedi. Bu söz, birçok güvenlik görevlisini şaşırttı. Bir DEA ajanı, bu sözü "çılgınlık" olarak nitelendirdi.
Bu iki zıt olay, uyuşturucuyla savaşın ne kadar tutarsız olabileceğini ortaya koyuyor. Bir tarafta kaçakçılar sert bir şekilde cezalandırılırken, diğer tarafta mahkum bir eski devlet başkanı için af sözü verilebiliyor. Bu durum, adalet ve siyasetin iç içe geçtiğini gösteriyor. Uyuşturucunun yıkıcı etkisi devam ederken, verilen mesajlar çok karışık olabiliyor.